28 Aralık 2016 Çarşamba

Hallerimi böyle yaz

Bu eve gidişin kafası değil öyle olsa geçen gün gittiğimle aynıydı eve almazlar yine. Arabanın anahtarını da en son kadıköy rıhtımda park halindeyken kazaya karıştığından kaybetmiştim. Anahtarı masaya bırakırken , kaybedecek neyimiz kaldı , anahtarlarımızdan başka demişim. Ayıkken daha kötü espiriler yapmışlığım var. Ama kaza tutar tespiti arabanın maddi değerini geçtiği için buna hiç gülen olmadı. Yan dolaptan kadın shortu giyip uyumuşum.

Sabah sonsuz sayısız bu sondu dedim kendime. Bu son dediğim ilk olmadığı için çok inandırıcı gelmedi. Bir daha mahalle dışında rakıya son dedim. Biyoloji lanet bir sey.Oldum olası fen bilimleriyle verip alamadığım var. Sırf bu denklemi çözebilmek için muhasebeye yakınlaşmış olabilirim. Rakı babamı da bozardı. Herkes seni yaptıklarını unutup yapamadıklarınla yargılar ya . Rakı bizim ailede kan bagı olan herkese yapamadıklarının fırçasını kendine atma fırsatı yaşatıyor. Üçüncü dublede herkes iyi dört beş derken kimi kavuşamadığı sevgili için kimi kaçırdığı simdi rezidans dikilen araziden dertli.Ben neden bira değil de rakı içtigimden.

Yine bunları düşünüyordum. Ek olarak babamın gereksiz romantizmini. Altmışlarda çok içtiği bir aksamın sabahı istanbul a göç edip kartal'a gelmesini, adaları görüp yerleşmesini. Yıllarca assos çevresinde yaşadı hep bozcaada da yaşamak isterken oysa. Kavuşamazsan aşk olur demişti eskiden. Sonra rakılı bir aksam derdini demisti. Sonra ben adaya taşincam dedi. Yok dedim baba. Senin niyetin ada değil sen maviyle yeşilin birbirine karışmasını seviyorsun. Senin genlerine işlemiş bak hatta ablam yeşil gözlü ben mavi. Hepsi gecti aklımdan. 

Eve girmek için ayılmam lazımdı. Yemegi bir öğüne indirip onu da unutuyordum. Oturdum bir yere. Çay kahve dedi. Kalktım. Yan dukkana geçtim. Dürüm dedi.Olur dedim. Tek başına hem usta hem kasa hem ağırlama yapıyordu. Tüm masalar boş. Hesabı istedim. Sizin ne vardı diye sordu. Kendini bu hayatta hayatta tutacak bir basarılı isletmeci rolüne yazmıstı herhalde kendine. Bozmadım. Dürüm vardı bi tane dedim arkamdaki masaya göz gezdirip. Ben de teredütte kaldım. Boş dukkan. Yirmi dakikadır tek müsteriyim. Herhalde baska seylerde yiyip içtim unuttum sandım hatta bir ara. Inanmıstı adam yaptığı işe . Bana kendimi sorgulattı.

Eve döndüm. Herkes uyumuştu. Arabanın anahtarını aldım. Garaja indim. Söfor koltuğunu yatırdım. Bi durum vardı dedim.Güldüm.Kötü espiriydi ama kimse yoktu. Güldüm

5 Temmuz 2016 Salı

Karga

Ellerinde tedirginlik. Bir başkası tarafından kırılıp dökülenleri ellerinden tanırım. Bir de sayılarla çok uğraşanları.Sayılarla uğraşanlar konusunda kendi tecrübelerim de var. Hem sayılarla uğraşıp hem Beşiktaş'lı olanların elleri soyulur. Egzama diyor doktorlar halbuki kazanmaya o kadar inanmışken kaybedenlerin elleri onlar.Kimse isim bulmasın. Çok gereksiz üzüldü onların elleri.Bir de tanı konuyup kalbini daha da kırmasınlar .

Tedirginlik başka. Sanatkar parmaklarının bütünlemesi. İnce parmakların rüzgarda titremesi. Güvenmek ve kaybetmek üzerine kurulu olunca ,kaybedenler kısmından hısım akraba.O yıllar var ya hani giden gidecek olanlar filan onlarda bıraktığımız izler, kader olup geliyor avcunun içine düşüyor, sonra o parmaklara nüfuz ediyor.Bir an geliyor alnında terini silecek oluyorsun, alına bulaşıyorlar.Böylece çemberden geçenler ilk görüşte birbirini alnından tanıyabiliyor. Alnının kırışması ise geçmişi değiştiremeyecek olmanın düşüyle oluşmuş üzüntülerden mütevellit.

Tüm hayat böyle de gitmez. Ama istediğini uzanıp alamadıysan altı yaşında bakkal tezgahından ya insanların el birliği edip sana kattığı özgüven eksikliği yada acaba alabilecekler mi korkusu? Öğretilen korku , öğretilen günahla uyuşmadı.Hak aramak dediğin genelde zaman aşımına tabii.

Şu kilisenin papazı çok meşhurmuş. Bir pazar ayininde çıkarmaya gitsek tüm günahları.Ama dikkat etsin, renklilerle beyazları aynı anda çıkarmasın,yazılarla kırışıkları da. Bulaşır onlar.Bazı günahlar kimseye ait değil. Onlar zamanın bok yemesi. Onlarda ellere bulaşır. Ellerini sürdüğün her yere. Yüzüne , gözüne , alnına bulaşır onlar da. 

Zamanın günahlarını zamana bırakalım. Kışın son ilkbaharın ilk günleri kıyıya vurup sararan yosunlar gibi.Hiç bir fotoğraf o an kadar üzemedi beni. Yazın yenilenip geri gelir belki. Şimdi yapılacak hiç birşey kalmadıysa dönüp yanlışlara bakalım. Söylemiştim. İki şık arasında gidip geldiğimiz o sınavların sonrasında dağıtılan cevap anahtarlarında hep yanlış cevabı işaretlediklerin kaldıysa aklında bir daha bakma. Çünkü doğrular içinde zaman gerekir.Bazı doğrular günün yanlışı olabilir.Bazı yanlışlar elinden alnına bulaşabilir.

Rıhtımda uçan martılara sövmekten vazgeç.Rıhtımda çay içmek senin tercihin.

Kapattım hayatı biraz. Sinirden mi özlemden mi anlamaya çalışmam lazımdı. Bu nasıl sezon finali. Her şey havada kaldı. Yosunlar yazın ortasında kıyıya vurdu. Ve özleyeceğim, çok özleyeceğim çok özlüyorum, daha şimdiden özledim

3 Temmuz 2016 Pazar

Sonra -baska -

O uzun çizgi gibi olana bassana, sana çay bana içecek birşeyler doldurayim, en sakin karakterin patladığı an olsun durduğun. Düşünelim bu kadar zamandır nasıl susmuş. Bir yaprak mevsimine uymamış çok sonra düşmüş.

Sonra son bahar gibi , girdigim super markette ekmek isterken , boleyim mi diyor eski bakkal rıza abi. Bolmeyin abi diyorum. Abi fazla ismini biliyorum ama aradan yıllar geçmiş elden bakkal gitmiş sanki bölme rıza abi desem çok üzülecek. Neydim ne oldum diyecek. Bi daha gidemedim oraya.

Tüm gece dolaştım sokaklarda . Bi tane daha içip bi nefes daha çektim terk edilmiş dükkanda. Sonra eve girip o uzun çizgiye bastım ;

Gömleğin ne de güzelmiş

Beraber almıştık 8 sene önce salı pazarından

22 Haziran 2016 Çarşamba

Sonra

Bizim aklımıza gelen ilki değil. Zaten birseyin ilkini düşünsek hiç şüphesiz uygulayacak durumundaydık.Bir cenaze evi. Gitsen yük olma korkusu.Gitmesen niye gelmedi derler korkusu.Can acısı.Nasıl kıydın kendine? Herkesin aklında aynı soru. Ama soruyu sormaya gücü yeten bir O. Annesi sordu tabuta. Ses yok. Ses bi daha gelmeyecek. Sessiz kalıp içine atmak en doğrusu. Bazı doğrular bazı yerde yanlış.

Yapraklar var altında balkonun. Atlasam sakat kalırım korkusu. Bazı şeyler çözülmeyecekse şayet, sonunu beklemenin kalmıyor sabrı. Geçmiş hep dibimizde. Ölüm korkusu ne? Geride kalıp hep üzülecekler korkusu bu. Postallarini vura vura geliyor. Birken on, onken yüz sandırıyor.
Las vegas ta bir rolling coaster. Yüksekten korkarsan en kötü tecrübeymiş. Ölmekten korkmak için sıktım dişimi. Sonra eve dönüp kutsal kitap gibi okudum jan ender can şairini.

Gerçek yalnızlar ölerek değil doğarak ayrılır dünyadan.

Ölmek istedim bir türlü ölmedim.Çünkü önceden düşünülmüş , yapılmış ve çok acıtmıştı.

Martılarda bir başka gülüyordu sanki . Hadi atla deseler bu kadar cesaret edemezdim. Müzik taşan arabalar geçti sokaktan. Herşeye başladığım sokakta bir son. Çok mu konuşulurdu. İçerde herşeyi anlamış ama cesaret edip yanıma gelememiş bir çocuk. Tanrım sen vardın. Ve ben sona çok yakındım. Gerçek bir yalnızdım. Ama o çok ağlardı.

Affet beni ruhum. Herkesi affetme sırası bu çarkta hep bana düşmüştü.  Beni de şüphesiz biri affetmeliydi. O sen ol istedim. Bir fotoğrafçının fotoğrafını çeker gibi, bir berberi traş eder gibi kumsalda gitar çalan amatör gitariste kendi parmaklarının arasında bir nefes sigara uzatır gibi hisset. Affet .Bugün çok ölmek istedim. Ama içeride bir çocuk , ölerek ayrılacak dünyadan.Düşündükçe kalbim kalıyor dünyada. Onu yalnızlığa terk edemedim.

19 Haziran 2016 Pazar

berl'in

-Sen çektin mi?
-Yok. İyice bir karıştırıp çekeyim. 16! şansıma tüküreyim. Beşiktaşlı birine 16 numara neden çıkar lan!
Arka masadan ses geldi.
-Al Assoslu bende 17 numara var değişelim.
-Birşey çıkarsa çamur yok?
-Yok.
Değiştirdik kuponları.Tek tek açıklanıyor çekilişin talihlileri.Talihli olmak talihsizlerin hep umutlandığı şeydir.Aklıma çocukken evin önünde kurduğumuz tezgah geliyor. Murat'la birlikte tuhafiyecilere gidip 10 kuruşa saç tokası alırdık. 25 kuruşa çekiliş yapardık kapalı kağıtların neredeyse hepsinde toka yazardı birkaçında okuduğumuz kitaplar ve önceki yılın ders kitapları .10 kuruştan aldığımız tokaları okuturduk.

Eve 5 lira ile gidip babamdan sıkı yumruklar yemiştim. Annem araya girip olayı anlatana , babamın durumu idrak etmesine kadar baya hırpaladı beni. Çocuktum ama anlamıştım neden tartakladığını hiç kızmadım. Özür de beklemedim.Aradan günler geçtikten sonra defalarca hırsızlığın kötü birşey olduğunu anlatmıştı. Ben anlıyordum da o çalmadığımı anlamıyordu sanırım. Yada atığı dayak boşa gitmesin diye altını doldurup günah çıkartıyordu.

Numaralar okunmaya başlandı. Cihangir bilmem ne kafede çift kişilik yemek. 87 numara ! 87 numara ayağa kalkıyor.En şanslı diye tabir ettiğimiz güzel abimiz ayağa kalkıyor. Herkes gülerek yuhalıyor. Adam yine kazandı. Baştan kazandı.Kahkahalar arasında numaralar çekilmeye devam ediyor. 12 -25- 91 -16 ! Yuh 16 mı?  Ne çıkmış? 2 şişe votka! Sağlık olsun .

Son ödül! büyük ödül ! 2 kişiye Almanya bileti konaklamalı ! Hay yaşa. Yanımda oturan en sıkı arkadaşıma dönüyorum. Uğur sana ne çıktı? Araç sürüş testi .Tamam diyorum. Almanlar beni sever. Ben ne kadar Almanlardan pek haz almasamda Almanlar beni sever.Bana çıkacak , beraber gideceğiz. Tamam diyor. Heyecan dorukta. Elini torbaya daldırıp çekiyor. Veee 103 ! Tabi ya ne olacaktı. Son Almanya yolcusu... 17 numara !

Gününde olduğuna emin bir iç güven ve kullanılan 3 değişiklikte de oyuna alanmayıp yedek kulübesinde takımın kötü gidişatını izleyip dua eden ani bir atakla takımının golü bulmuşcasına sahaya yani sahneye atlıyorum. Beni sizler yarattınız. Bu coşku hepimizin. Asın bayrakları tofaşlara .Gece boyunca barbaros u trafiğe kapatın.

İyi erken kendime geldim. Oturduğum koltukan kalkıp ; ehee 17 numara benim dedim.


(devamı gelecek)

6 Şubat 2016 Cumartesi

dresuar geçmişi

Gerçekten iyi insanlar , iyi insan gibi görünme telaşında olan insanlarla aynı davranışı gösterir.İyi ile kötü karıştı. Benim suçum değildi ! Üzülmedim. Acımadım!

En son birine acıdığım günü hiç bir zaman unutmadım! Gerçekten acınması gerekiyordu. Bugün olsa yine acır bir yanım.O bir gitme gitti sonra.Herkesin hikayesindeki gitmeler " hassiktir lan , öyle de gidiliyor muydu? " dedi. Üzüldüm.Bornova'dan Atatürk hava alanına gitti acım. Amsterdam üzerinden Mississippi ye gitti. Salt Lake City'e giden ilk uçağı beklerken , ilk gurbetin ilk telefon konuşmasında anneme gitti.O da sesimden anladı. Tahminen onundan canı acıdı.Bu acı benimle batısı doğusu demeden Amerika'yı dolaştı.

Döndüğümde Atatürk 'ten aldı beni.Sabiha da o zamanlar dış hatlar yoktu sanırım.Heybelide kurulmuş bir çilingir sofrasına ulaştı. Hala acıyor mu dediler? Azalarak devam ediyor ama her gün mutlaka acıyor dedim.Eve gittim. Kapıdan içeri benimle girdi.Eski bir acı nihayetinde ne kadar daha acır dedim.Eski olan her şeyi okuyup iz aramaya koyuldum. Dresuar çekmecesinde post it e yazılmış bir not buldum. Tarih ; 30 Mart 1998  1 mayıs 2001 de Babam İstanbul'u terk edecek. Ad soyad imza. Babam da imzalamış.

Hatırlıyorum. Yine evde neden dinlediğimizi bilmediğim acılı iç anadolu ve doğu anadolu türküleri . Yine 70 lik cin. Ve yine babam. Kimin yol açtığına anlam veremediğimiz bir acısı vardı zaten hep babamın. Her içtiğinde not aldırırdı. İstanbul'u terk edeceğine dair. Biz ne olcaz diye hiç düşünmezdik. Ulan içkisini bile ailesinden uzakta içemeyen adam bizi bırakıp gitmez herhalde diye düşünürdük. 

Tarihi tam tutturamasa da rötarlı olarak gitmişti Babam nihayetinde. Okul durumlarından dolayı ben kalmıştım. Evet içkisini bile bizden uzakta içemeyen adamın hayalleri kısmen gerçek olmuştu.Ama ben iyiden iyiye üniversite hayatının stajına başlamıştım.

Neyse,yıllar sonra açılan dresuar çekmecesinde post it e yazılmış bir gitmek vardı. İçimdeki tüm gitmelerin anasını ağlattı. Büyük konuşmuşum dedim.Büyük uçaklarla büyük ülkeleri gezmişim cevabı için.Yaşadığım ve dinlediğim , duyduğum , 3. kişisi olduğum gitmeler de bok yemiş. Babam zamanında öyle bir gitmişti ki. Tanık olduğum tüm gitmeler depara kalkmış bir an evvel varmak istediği yere giderken , babamın gitmesi götüm götüm tadını çıkara çıkara , tüm olumsuzluklara rağmen kanaya kanaya gitmişti. Adeta Türkiye den bir takımla eşleşen Avrupa takımının maçın son dakikalarına yenik girip son dakikalarında " iyi umutlandırdık size  bu kadar yetsin artık  di mi beyler" dercesine gitmişti adam.Ailesi istememesine rağmen evlenen kızın gelin arabasına ayıp olmasın aheste bineyim dercesine gitmişti. Steyşın bir arabaya tüm olumsuzlukları yükleyip gitmişti.

Severler tüm gidişleri. Benim babam çok iyi gitmişti.