18 Aralık 2015 Cuma

Değişmeyecekler

Bence biz ne zaman kaybettik biliyor musun? Dünya savaşında "Almanlar kaybedince biz de kaybettik "deyip geçtiğimizde.

Hepimize aynı müfredat aşılandı.Dönüp dolaşıp kurtuluş savaşı anlatıldı bize.Sonra başa sarıldı Malazgirt , Anadolu kapıları....Ama Almanlar kaybedince bir tek biz sıkıntı çekmiş saydık kendimizi.Tamam, biz sıkıntı çektik, peki Almanlar'a ne oldu? Bize niye dünya savaşı sonrası Almanya'yı da anlatmadı bu müfredat? 

Bizim müttefikliğimiz buraya kadar demek.Kaybedenle pek işimiz yok. Güçsüzle, yenilenle...
O yüzden hepimiz güçlü yancısı olduk belkide. O gün Almanya'ya kesilen faturanın sadece tarihi ve ünvanı değişti.Satılan hizmet hala aynı .

Sonra kurtuluş savaşına azınlıktır demeden beraber girdiğimiz insanlar. Güçsüz olan kim varsa unutuldu. Bize yancılık aşılayana kadar öz eleştiri vermeyi öğretmediler. Şimdi ne zaman başımıza bir şey gelse ya dış güç ya provokasyon. Önlem almayanda zerre suç hiç bir zaman olmadı ki .

Hala her turnuvada milli takımın gruplardan çıkması için bizimkiler hariç her takımın bir şeyler yapması gerekiyor üstelik.

araf

En meraklı komşumun zile basışın da ses çıkarmadan kapı merceğinde sıkıştım.Ulan niye aramıyorsun diyen adama laf anlatıp anlatmama hususunda , balkondan kafamı uzatırken balkon demirleri arasında sıkıştım.Kafam kaldı dışarıda. Vücudumu uykuya yatırdım yarın iş vardı.


Sabah 8 - akşam 8 bostancı vapur iskelesinde sıkıştım kaldım. Tıkanan trafikte, gözüm,öndeki aracın fren lambası kırmızısında.İş çıkışı iki bira içeyim derken  Kabataş'tan  Beşiktaş'a yürüyenler arasında sıkıştım kaldım.Spartacus görse ,aynı evde yaşadığımız sevdiklerimizle bile görüşebilmek için çarşı izni bekleyen asker gibi hafta sonlarını beklediğimizi ,hiç kan akıtmazdı eminim ki.

Her adımı strateji olan insanların arasında kafasına göre yaşatırlar mı ulan adamı! Ama siz mutlu olun başka bir şey istemem diyenin biraz sonra ya ama bende senin için ile başlayan cümlesine sıkıştım.Beni sizin oyunlarınız asabileştirdi. Ben oynayamam demiştim oysa belli aralıklarla. Düğünlerde halaya çekiştirenlere, ara sıra basketbol oynamaya çalışanlara, okey masasında elime iki dakika bak diyenlere, açık açık söylemiştim. Çok defa demiştim işte ben oynayamam.

Mutlu musun ? diye soran çok oldu.Kimisi çayla kimisi rakıyla.Mutluluk ? Fikrimin ince gülü filminde sarı mersoya kavuşmuş Bayram gibiydim işte.Hayat bu. Gözümden sakınsam da çakıl dolu kamyon çatlatacak ön camı elbet.Eyvallahı öğretsinler isterdim ilk okul müfredatlarında yada canın sağ olsunu. Sonradan öğrenmesi can sıkıyor ki mecbursun öğrenmeye.Başka türlü çıldırırsın.

"Akşam olunca hüzün çöküyor işte.İnsan öleceğini bile bile nasıl yaşar? ya çıldırır ya öleceğini unutur."



10 Haziran 2015 Çarşamba

ilk uzun metrajın çekimleri

Titreşimle karışık çalan telefonla uyandım.Halının üzerine nasıl düştüğüm yada halının üzerinde mi uyuduğuma dair en ufak bir fikrim yoktu.Yalnızca suratımı halıdan çektiğimde derin bir halı saha yanığının yüzümün sol yanını yakacağından emindim.Telefonun sesi solumdan sağ kulağıma giriyordu.Kafamı kaldırıp soluma dönmeyi gözüme kestiremediğimden sol elimle bir süre yokladım.Bulamadım.Derken telefon sustu.

-Evet sıradaki haberimize geçiyoruz meteoroloji genel merkezinden yapılan açıklamaya göre 2021 yazı son yüzyılın en sıcak yazı olacak.... " Ani bir susuzluk hissi güçlü kılınca doğrulurken canım yanmaya başladı.Şimdi terk edilmiş olmasam, suratımdaki ize bakıp kedi götünü görmüş derdi.Keşkelerle geçiyordu işte. 2012 yazında doğum günümde hediye ettiği kitabın arka kapağında yazıyordu;

"Gerçek yalnızlar ölerek değil, doğarak ayrılır dünyadan".

29 Mayıs 2015 Cuma

bugün doğan bir erkek çocuğu tarafından öldürüleceksin antuan

Oturup uzun uzun konuşabilirim üzerinde oturduğum sandalyeden aşağı bakarak. Şuradan devam edersen aileye katıldığım ilk evi gösteririm.Şu bir yıldır ayakta çeşitli danslar ederek her sabah bir kişi Maltepe metro parasını cebimden çıkarmaya çalıştığım minibüslerin geçtiği yer var ya oranın bir sokak altında denize giriyorlarmış,ben hesapta yokken.

O evin yanında,sokağın tüm binalardan yeni olan binanın arsasında bir zamanlar 4 tane taş vardı.Koca arsada 4 taş.Tek çakıl bile bulamazdın.Zamanla artan inşaat sektörüne biz de erken yaşta girmiştik.Sürekli devam eden inşaatlardan çimento ve beşe on kalas çalıp kale direkleri inşasında çalışırdık.Kaleci-oyuncu oy birliğimizle kalmıştı , ama amele-oyuncu devam ediyordu.Direk yıkıldıkça yeni başlayan inşaatlardan kalas ve çimento kaybı oluyordu.Akşam eve gelen babalara futbol resitali izletmek vatani borcumuzdu.Çatı yetişmiyor bu akşam yeniyüzyıl sitesinde oynayacağız deme şansımız yoktu.

Yüzüme bakıp "Cilt kanseri  olma riski ....." cümlesine başladığında doktor, ilk bunlar geçti aklımdan. Kimim ben ? Nerden geldim? Evim? Yok derdinde değilim geçen zamanın , öyle değilde şöyle yapsaydım derdim de yok.Zaten yapmadığım her şey için o zamanı yatağımda uzanıp sigara içerek geçirecektim.İyi ki dedim yapmışım yaptıklarımı.Doğumumdan parmağımdaki yüzüğe kadar geldim geri ketler halinde.

"yalnız" dedi. "Burada sigara içilmiyor".

Kanser olmak için anadolu yakasının en kötü yerini seçmiştim.İnsan Suadiye de neden kanser olur ki diyorum kendime? Sağıma soluma bakıyorum insanlar hiç ölmeyeceklermiş derecesinde sağlıklı görünüyorlar.Ama ben ölüyorum.Alayınıza küfür edesim var ama susuyorum.Hata benim çünkü insan Suadiye de kanser olmamalı.

Alınan doku örneğinden kanser riski taşımadığının anlaşılması kadar güzel hiç bir giriş cümlesi okumadım ben maillerde.

Dağılmaya son yüzseksen dakika



Dikkat ettin mi bilmem?
"Etliye sütlüye karışmayan adamdı,yazık oldu "
ile "onca kul hakkı yediği için burnundan gelen adamın başına gelenler"
 sonuç olarak aynı.

Ve ben hayatım boyunca sonucu etkilemeyecek hiç bir konu hakkında konuşmak istemedim bir süre sonra.
Ölenin arkasından.
Terk edip gidenlerin arkasından.
Takımın matematiksel olarak şampiyon olma ihtimali olmayan sezonların arkasından.

İzmir de okurken öğrendim bunu. Bitmiş ömür ve aşk üzerine denecek bir şey yok. Onca aşk şiiri  vardır mesela izmir de okuduğumuz ama benim aklıma tek kazınan satırı , bir filmde karaktere yazdığı repliktir,

+Sen neden hiç konuşmuyorsun Üzeyir abi ?
– Bir ara çok konuştum, faydasını görmedim, bıraktım.

Hayatın kolaylıkları varmış işte, diyeceğim. Öyle çok ay başında bin beş yüz lira almak için  takım elbiseyle günü gece etmecesine işe gitmeye çalışan insanlar var.Çöp toplayan daha mutlu ve daha çok kazanırken.Toplumun değerleri filan da demeyin. Bizzat kendi öküzlüğümüz derdim size.

Ölenin yanında durmak ölü evini kalabalığına artı bir nüfus sağlamaktan başka işe yaramıyor. Ne söylesen de o acı geçmez.Herkes çok yakın birini kaybeder.Bazıları şanslı. Onlar mekanı ilk terk eder.Cesetleri hep güzel olur onların.

hiç faydası yok bazı zamanlarda , ne konuşsan işe yaramayacak zaten cümlelerin.


10 Nisan 2015 Cuma

bindokuzyüzaltmışaltı

Koltukta oturmuş siyah beyaz filmler izliyoruz.
"-Korkma, dünyada her zaman inanılacak sağlam şeyler bulunur" diyor adam , gözleriyle lafı kadına iteleyip , hızlıca bakışlarını toprağa atarak.

Söylenecek tüm güzel sözlerin 66 kışında bir filmde toplanması canımı sıkıyor, neyseki söylenmemiş olsa ve benim dilimden çıksa sana kurulacaktı bu cümleler, en azından senle izliyorum sana biriktirdiğim Sadri Alışık'ları.Tüm güzel sözler söylendiyse madem en güzel susuşlar benim olsun.

Tek kalmış içmeyeyim diyorum dönsek mi bunu demek isterken. Sanki hiç yakılmayacak; paketin içinde, şortun cebinde kalıp ,yazlık kıyafetlerle evin ne idüğü belirsiz,üç artı birin içindeki üçün en şekilsiz odasına kaldıralacakmış gibi.Dönelim teklifi varken tek kalmış neden söylenir.

Eskiden hiç bir kalıba girmediğine gururlandığım karakterime şimdi bakınca;  içten içe işlenmiş gibi bazı duygular , istemsiz söylenen kalıplaşmış kelimeler.İki şık arasında çok gidip geldim deneme sınavlarında, sınav çıkışı cevaplara baktığımda sadece yanlış cevabı işaretlediklerim kalıyordu aklımda.Belki pek çok güzel cümleler kurdum sana ama hep kuramadıklarım kaldı aklımda.


23 Ocak 2015 Cuma

ne yaptıysam olmuyor

Bu saatte nereden geliyorsun?

İçmeden yazamayanlara uğradım, kahve içtik beraber.  Bu pazartesi sigarayı bırakıp spora başlama kararını ayık kafayla vermek üzere 21 mart 2017 ye toplantı ayarladık. Bir ara "mutsuz değiliz lan ne söylesek hüznün hanesine yazılıyor " pankartıyla Taksim'e de çıkmak gerekiyordu.

Derken oradan iç mimar bir arkadaş var , yol üstü biraz lafladık . Yaptın oldu mu ? dedim . Ne yaptıysam olmuyor dedi. Tamam o zaman dedim.

Benim takıntılarımı versene portmantodan dedim. İstanbul'da ölme korkum sende kalabilir, artık korkularımızı hatırlayacak vaktimiz yok. Aslında bir yere geç kalmamak dışında bir korkumuz da kalmadı. iç savaşlarda kaybede kaybede , kaybetmekten korkmamayı öğrendik yada hiç gerçekten kazanmadığımız için her sonuca mağlubiyet yazdık . Kaybedecek tek korkumuz; geç kalma korkumuz.


Bu saatte hayatı ıskalamaktan geliyorum ev halkı. Keşke beraber ıskalasak çünkü ben tek başıma çözemiyorum.Biriniz en azından tabelaya geçsin. Kazanacağım yok belki  ama belki de berabere kalıyorum haberim yok.

Gözümü sımsıkı kapatıyorum.Uykunun gelmesi için hayaller gelmeli oysa önce.Otobüsün gelmesi için sigara yakmalı.Survivor başlamadan deniz şortu almalı ve kesinlikle ronaldinho Beşiktaş'ta haberi tatilde okunmalı.
Kariyer hedefi konmadan Bozcaada'ya gitmeli mesela. Bu sizi iyi bir kariyerden edebilir belki ama iş yerinde çok sıkı arkadaşlıklar kurmanızı da sağlayabilir.İlkbaharda deniz kıyısı kayalıklar üstüne yapılmış o 6 masalı barda,dalga sesi yanında bira.

Bu saatte cehennem gibi bir şehirde yaşamaktan geliyorum.



Grinko - Серенада


https://www.youtube.com/watch?v=fS_cYA9_WK8